Yapraklar üzerime üzerime geliyor. Rüzgar estikçe çullanıyorlar. Ağırlıklarını üzerime vererek beni görünmez bir duvara doğru sıkıştırıyorlar. Gökyüzünde bir yıldız arıyorum, bir parça yıldız. Bir tutam ışık öbeği...O zaman o duvar yok olacak. Bir fanusun içinde yaşamıyor olacağım. Yapraklardan sonsuza dek saklanabileceğim yerler olacak. O zaman olasılıklar sonsuz olacak. Başka yaşam formları olacak, oralara uyum sağlayabileceğim. Yapraklar burada kalacak. Onların sinir sistemleri gelişmemiş. Peşimden gelemezler. Sallandıkça hışırtılarını duymayacağım, boşlukta kaybolacak sesleri. Ve yok olacaklar, en azından benim için.
Onunla karşılaşırım belki bambaşka bir düzlemde. Burayı hiç kesmemiş, hiç düşlemediğimiz bir yerde. Tanıyamayız belki birbirimizi, işte bu en heyecanlısı. Bir şansım olur. Bütün şanslarımı geri alırım, başa dönerim. Ya da oyun bitiverir belki. Hiç bitmeyecekmiş gibi duran bu oyun bitiverir! O, birisiyle karşılaşır, tanıdığını sanır.