Döndü dolaştı beni buldu.
Işıklar kapanmıştı. Ama haklısın, kapı açıktı. Kapının
önündeyken girilebilir mi girilmemeli mi tereddüt ederdi insan elbette. Ama
açıktı kapı sonuçta. “Kimse var mı? İyi geceler?” demek makul sayılabilir bir
tedbirdi.
Zaman geçer.
Geçen zaman içinde kapının tedbirli girişler için açık
bırakılmadığı ama kapıyı kapatabilecek kimsenin olmadığı anlaşıldı. İçeride
kimse yok değildi; ama kapıyı kapatabilecek kimse yoktu. Giren bir kere
girmiş ve içerideki kimse ile karşılaşmış bulundu. İçerideki kimse de giren ile tabii… Bu
karşılaşmadan (yeniden karşılaşma da denilebilir) yırtıcı bir yakınlık doğdu ki
bu yırtıcı yakınlık nitelikli bir uzaklıkla kutsandığında eğlenceli bir hal
alabilecekti ancak.
Yakınlık uzaklığa dönmezden önce.
İçerideki gerçekten içerideydi. Hep sakinlik, dinginlik,
basitlik hayal etmiş (belki de ettiğini sanmış) yine de bu çabada kendini hep
bir keşmekeşin, fırtınaların, karmaşık bilmecelerin içinde bulmuştu. Sonunda
ulaşabildiği yer hayal ettiği yer olabilmiş miydi yanıtını vermek zordu; çünkü
hayallerinden o kadar uzaklaşmışken nerede olduğunu dürüstçe kestirebildiğine
inanmıyordu. Ve zaman gösterdi ki hayallerinin üzerine yaşadığı bütün o keşmekeşin,
kaybolduğu bütün dolambaçların sisi çökmüştü ve karşısında duran rüyanın
farkına varamayacak kadar içerideydi işte.
Bu sefer kendisini bir labirentin içine sokan kendisiydi
(belki de hep kendisiydi). Sarılmaya en çok ihtiyaç duyduğu zamanda (sarılmaya
hep en çok ihtiyaç duyardı) kollarını dolayacağı yerde tırmalayıp duruyordu
karşısındaki yüreği. İçinden gelenin bu olduğunu düşünüyordu, açıklık ve
dürüstlük en önemlisiydi, içinden geleni yapmadığı durumda attığı adımların
zaten bir anlamı yoktu. Oysa olmakta olan bir alışkanlığın tezahüründen başka
bir şey değildi. Savaşmaya o kadar alışmıştı ki gardını indirmeyi beceremedi ve
karşısındaki “başka” şeyi, belki de mücadelelerinin sonunda ona sunulan bu
armağanı tırmalayarak yok etti.
Yakınlık uzaklığa dönmüştü.
Kan o günlerdekinden ne kadar daha soğuk olabilirdiyse
soğukkanlılıkla farkına varıldı geçenin gidenin. Yas tutmaya bile yer yoktu.
Birisi tırmığı almış içeridekinin yüreğinden kalanlara yönelmişti bile.
Hayallerinin yitmiş olduğunun idrakiyle hayal ettiği sakinlik, dinginlik ve
basitlikle boyun eğiyordu şimdi dönüp dolaşıp onu bulana. Köprüden önceki son
çıkış geçmişti ne de olsa.
İçeri girenin başına düşeni yalnızca o anlatabilir.
İçeri girenin başına düşeni yalnızca o anlatabilir.