22 Temmuz 2012 Pazar

(D)Olanlar

Döndü dolaştı beni buldu.
Işıklar kapanmıştı. Ama haklısın, kapı açıktı. Kapının önündeyken girilebilir mi girilmemeli mi tereddüt ederdi insan elbette. Ama açıktı kapı sonuçta. “Kimse var mı? İyi geceler?” demek makul sayılabilir bir tedbirdi.
Zaman geçer.
Geçen zaman içinde kapının tedbirli girişler için açık bırakılmadığı ama kapıyı kapatabilecek kimsenin olmadığı anlaşıldı. İçeride kimse yok değildi; ama kapıyı kapatabilecek kimse yoktu. Giren bir kere girmiş ve içerideki kimse ile karşılaşmış bulundu. İçerideki kimse de giren ile tabii… Bu karşılaşmadan (yeniden karşılaşma da denilebilir) yırtıcı bir yakınlık doğdu ki bu yırtıcı yakınlık nitelikli bir uzaklıkla kutsandığında eğlenceli bir hal alabilecekti ancak.
Yakınlık uzaklığa dönmezden önce.
İçerideki gerçekten içerideydi. Hep sakinlik, dinginlik, basitlik hayal etmiş (belki de ettiğini sanmış) yine de bu çabada kendini hep bir keşmekeşin, fırtınaların, karmaşık bilmecelerin içinde bulmuştu. Sonunda ulaşabildiği yer hayal ettiği yer olabilmiş miydi yanıtını vermek zordu; çünkü hayallerinden o kadar uzaklaşmışken nerede olduğunu dürüstçe kestirebildiğine inanmıyordu. Ve zaman gösterdi ki hayallerinin üzerine yaşadığı bütün o keşmekeşin, kaybolduğu bütün dolambaçların sisi çökmüştü ve karşısında duran rüyanın farkına varamayacak kadar içerideydi işte.
Bu sefer kendisini bir labirentin içine sokan kendisiydi (belki de hep kendisiydi). Sarılmaya en çok ihtiyaç duyduğu zamanda (sarılmaya hep en çok ihtiyaç duyardı) kollarını dolayacağı yerde tırmalayıp duruyordu karşısındaki yüreği. İçinden gelenin bu olduğunu düşünüyordu, açıklık ve dürüstlük en önemlisiydi, içinden geleni yapmadığı durumda attığı adımların zaten bir anlamı yoktu. Oysa olmakta olan bir alışkanlığın tezahüründen başka bir şey değildi. Savaşmaya o kadar alışmıştı ki gardını indirmeyi beceremedi ve karşısındaki “başka” şeyi, belki de mücadelelerinin sonunda ona sunulan bu armağanı tırmalayarak yok etti.
Yakınlık uzaklığa dönmüştü.
Kan o günlerdekinden ne kadar daha soğuk olabilirdiyse soğukkanlılıkla farkına varıldı geçenin gidenin. Yas tutmaya bile yer yoktu. Birisi tırmığı almış içeridekinin yüreğinden kalanlara yönelmişti bile. Hayallerinin yitmiş olduğunun idrakiyle hayal ettiği sakinlik, dinginlik ve basitlikle boyun eğiyordu şimdi dönüp dolaşıp onu bulana. Köprüden önceki son çıkış geçmişti ne de olsa.

İçeri girenin başına düşeni yalnızca o anlatabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder