2 Mayıs 2012 Çarşamba
Doğu-m
Ölümden korkanları anlamazdı. Öyle ateistlikten, materyalistlikten falan da değil. Hep bir coşku hisseder, fırından yeni çıkmış bir külçeye rahatlıkla benzetilebilecek yüreği yerinden kıpırdanırdı sanki ölümünü her düşündüğünde. Arzuladığından değil ama teslimdi çoktan. Hiçbir beklenti, hiçbir mutluluk bu hissini değiştiremez; aksine ölümü arzuladığını iddia edebileceğiniz yegane zamanlar, o anlar olurdu. Böyle birinin bir yaşam, bir doğum karşısında bu denli içinden taşabileceğini kim aklına getirirdi? Hem de için için. Kendi yaşamına bu denli kayıtsız, ölümüne bu denli coşkunken bu yaşam karşısındaki içi içine sığmaz hali ve onun sona erme ihtimalinin tahayyül edilemezliği şaşkınlık yaratıyordu. "Nasıl olacak? Nasıl olacak?" diye düşünürken bir yandan da içinden taşanların yastığında oluşturduğu beneklere sığınıp uyuyakalmıştı. Sevişme sonrası uykularınınkiler bir yana bırakılırsa en huzurlu sabahlara böyle uyuduğunda uyanırdı zaten.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder