Aşk kendinden kaçan, kendiyle hiç tanışmamış insanları zayıf düşürür yalnızca. Çünkü o öyle güçlüdür ki insan çırılçıplak, kendisiyle başbaşa kalır karşısında. Aşık, her şeyin üstesinden gelebileceğini düşündüren bir güçle donanıverir. Acizliğini gizlemek için kendini karikatürize bir kendiyle barışıklığa, umursamazlığa başvuran kişi ise asla anlayamaz bu mücadele gücünün nereden geldiğini. İçten içe de kıskanır. Bunu gizlemek içinse dalga geçmeye başlar. Aşka bağımlılık der, tutsaklık der, hayatının elinden alınması gibi davranır. Aşığın çabalarını da bunların emaresi olarak görür. Bilir içten içe onun asla bir şey uğruna bu denli güçlü ortaya koyamayacağını kendisini. Hisleri de kendisi gibi cılız ve acizdir. Utanır, ne varsa gizler. Hem apaçık iradesizdir, kafa tutamaz, direnemez, hiçbir şey yapamaz hem de kimilerine ya da kimi anlarda tam tersi izlenim bırakmayı başarır. İnsan bir an umutlanır, paylaştıkça büyüdüğünü sanır paylaştığını sandıklarının. Oysa hepsi elinde kalmıştır.
Kurtuluşunun aşkta, aşka kendini bırakmakta olduğunu bir an olsun duyumsasa bile yapamaz. Kendiyle yüzleşmeye gücü olmayanların içine nasıl işlesin ki aşk?
Ama aşk unutmaz; kalır en çetin savaşlardan, en zorlu mücadelelerden geriye parıl parıl. O kendi ayakları üzerinde durabilen, başıboş ve otonom bir histir. Kimseye ihtiyacı yoktur. Bu yüzden yalnızlıktan ve terk edilmekten en çok korkanlardır aşık olamayanlar.
Bir mucize olmazsa bütün bunları asla itiraf edemeyecekler. Köşe bucak saklayacaklar olası tüm delilleri. Bir ergenin günlüklerini annesinden saklaması gibi saklayacaklar düşlerini. Ellerinden tutulduğunda güç verebileceklerini sananlar maskeleri bu denli çok ve kalın olmayanlardır. Empati bile kuramazlar bu iç içe kesişen halkaların insanlarıyla.
Ben senin maskelerinin kıvrımları arasından ara sıra sızan küçük parıltılara aşık oldum. Bir İstanbul gecesinde parlamışlardı ilk. Büyülenmiştim. Ankara'da hep kaçak dövüştün, seninle uzaklara gitmek isteyişim bundandı. Ama o bazı sabahlar ve bazı geceler... Heyecanlanırmış gibi olduğun anlar, çocukluğun...
Çok koşturdun beni, soluklanamadık birlikte bir nefes.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder